Resûlullah efendimiz Eshâbı ile şakalaşırdı

Mîzâh (latîfe, şaka yapmak), Resûlullah efendimizin sünnetlerindendir…

 

 

 

Tâcüddîn bin Zekeriyyâ hazretleri meşhûr velîlerdendir. Hâce Muhammed Bâkîbillah hazretlerinin en yüksek talebelerindendir. Hindistan’da doğdu. Delhi’nin yakın köylerinde bulunan Şeyhullah Bahş (Şeyh İlâh-bahş) hazretlerinin sohbetlerine devam etti. O büyük zâtın hizmet ve sohbetinde uzun müddet kalıp icâzet aldı. Onun vefatından sonra, o günlerde Delhi’yi teşrîf eden Muhammed Bâkîbillah’ın sohbet ve terbiyesine kavuşmak için şerefli huzûruna koştu. Muhammed Bâkîbillah’ın husûsî sohbetlerinde, celîsi, birlikte oturanı ve enîsi, sohbet arkadaşı idi. Hâce Muhammed Bâkîbillah vefât edince, Hindistan’ı terk edip Mekke-i mükerremeye gitti. 1641 (H.1050) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti…

 

Talebelerinden biri şöyle anlatır: “Bir defâsında hocamızla bir yerde oturuyorduk. O, feyiz saçılan ağızlarından sanki inci ve mercan dökülüyor, tasavvufa âit ince mârifetlerden, yüksek hakîkatlerden anlatıyordu. Bâzen de, talebelerin dikkatlerinin dağılmaması ve usanmamaları için, arada bir latîfe ve şaka yapıyordu. Talebelerden birinin gönlünden; ‘Böyle yüksek bir zâtın, böyle latîfe ve şaka ile de meşgûl olması münâsib değildir’ diye geçti. Allahü teâlânın izni ile, kerâmet olarak o talebenin kalbinden geçenleri anlayan Tâcüddîn hazretleri buyurdu ki:

 

-Mîzâh (latîfe, şaka yapmak), Resûlullah efendimizin sünnetlerindendir. Çünkü O, aşırı olmamak ve yalan olmamak şartı ile Eshâb-ı kirâm ile şakalaşırdı…

 

Bunun üzerine, kalbine öyle düşünceler gelen talebe, düşüncelerinde hatâlı olduğunu, hocasının yaptığının uygunsuz olmadığını anlıyarak, o hâline tövbe etti.

 

Rivâyet edilir ki: Tâcüddîn hazretleri, bir zaman sefere gitmişti. Gittikleri yerde talebeleri ile oturmuş sohbet ederken oraya biri geldi. Şeyh Tâcüddîn’in elini öptü. O ise bu gelen kimseyi hiç tanımıyordu. Gelen kimse; “Efendim! Ben cinlerdenim. Burası bizim kaldığımız yerdir. Sizin talebeniz olmak, feyiz ve bereketlerinizden istifâde etmek istiyorum. Sizin gibi yüksek zâtları pek görmedik. Bunun için sizi çok sevdik” dedi. Cinnin bu sözlerini dinleyen Şeyh Tâcüddîn onun arzusunu kabûl edip, sohbetlerinde bulunabileceğini, böylece arzu ettiklerine kavuşacağını bildirdi. Cin sevinerek oradan ayrıldı…

 

Daha sonraki sohbetlere bu cin gelir, o büyük zâtı dinlerdi. Bu cinnîyi, Tâcüddîn hazretlerinden başkası görmezdi.


Comments are closed.