Sıhhat ve afiyette olmak…

Sıhhat ve afiyette olmak…


 

“Yâ Rabbî! Senden, sıhhat, âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve kadere râzı olmak istiyorum…”

 

 

Resûlullah Efendimiz şu duâyı çok okurdu: “Allahümme innî es’elükes-sıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüsnel-hulukı ver-rıdâe bil-kaderi bi-rahmetike yâ erhamer-râhimîn.”

Bu duânın mânâsı şöyledir:

“Yâ Rabbî! Senden, sıhhat, âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve kadere râzı olmak istiyorum. Ey merhamet sâhiplerinin en merhametlisi! (Merhametin hakkı için, bunları bana ver.)” [El-Edebül-müfred (Buhârî)] Bizler de, sevgili Peygamberimiz gibi duâ etmeliyiz.

Şimdi, hem başlıkta, hem de hadîs-i şerifte geçen “sıhhat” ve “âfiyet” kelimelerinin hangi manalara geldiklerini zikredelim.

“Sıhhat (sağlık)”: “Sâdece hastalıklı ve malûl olmama hâli değil, aynı zamanda, bedenen, rûhen ve sosyal yönden tam bir huzur ve iyilik hâlidir.”

“Sağlıklı kimse” denilince, genetik olarak iyi vasıflarla doğmuş, fizik, fizyolojik ve aklî olarak iyi gelişmiş, vücut fonksiyonları âhenk içinde bulunan, moralman iyi karakterli bir varlığın durumu anlaşılır.

Sağlık, insanoğlunun önem verdiği en eski konulardan birisidir. Hayâtın başlangıcından beri, hastalık ve ölüm olduğundan, hastalıkları yenmek, acıları dindirmek bütün toplumlarda başlıca gâyelerden birisi olmuştur. Tıp ilmi, büyük bir hızla ilerlemekte, dün çâresiz gibi görünen dertlere bugün çâre bulunmaktadır.

Peygamberimizin, müminlerin beden ve rûh sağlıklarına dikkatleri çeken tavsiye ve nasîhatleri, tenbîh ve emirleri, daha sonra İslâm âlimleri tarafından “Tıbb-ı Nebevî” adı altındaki eserlerde toplanmıştır. Müslümân tabipler tıbbı, bir kâhin ve büyücü mesleği olmaktan kurtarmışlar ve ilmî usûllerin uygulayıcıları olmuşlardır. Açılan her imâret, darüş-şifâ, bîmâr-hâne halk sağlığıyla yakından ilgilenen müesseseler olmuşlardır.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde:

“Allahü teâlâ, her hastalığın ilâcını yaratmıştır, yalnız ölümün çâresi yoktur” buyurmuştur. Onun için Sevgili Peygamberimizin şu tavsiyesi çok önemlidir:

“Beş şeyden önce, beş şeyi fırsat ve ganîmet bil (beş şeyin kıymetini bil): Ölümünden önce hayâtının, ihtiyârlığın gelmeden önce gençliğinin, hasta olmandan önce sıhhatinin, fakîrliğin (yoksulluğun) gelmeden önce zenginliğinin, meşgûliyetin gelmeden önce boş vaktinin.” (Buhârî ve Müslim)

“Âfiyet” kelimesine gelince, bunun iki manâsı vardır:

1. Sağlık, sıhhat ve bedende hastalık bulunmaması.

Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Allahü teâlâdan âfiyet isteyiniz. İmândan sonra âfiyetten daha büyük nîmet yoktur. (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî  Serhendî de buyurmuştur ki: “Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet vermesi için duâ etmeli, O’na yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat, âfiyet ve selâmet isteyenleri sever.”

2. Günâh işlememek.

Hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki: “Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm (yumuşaklık) ile zînetlendir. Takvâ (harâmlardan sakınmak) ihsân eyle. Âfiyet ile beni zînetlendir.” (Berîka)