“O parayı almayacağımı ama tutanağa yazılmasını söyledim.”
Yıl 1974’tü. Berlin’de belediye çalışanları 4 gün greve girmişti. Evimle okulun arası 8-9 km. Her gün saat 14-17 arası derste olmam lazım. Okula giderken 2 saat önce evden çıkıyorum. Ama dönüş oldukça zor. Arabam yok. Çalışan vasıta yok. Taksi pahalı ve Berlin’de takriben 4 sıralarında güneş batıyor.
Eşim geleli daha 3 ay olmuş. Yalnız kalmaktan korkuyor. En küçük oğlum 1 yaşında. Biri üç yaşında biri beş yaşında iki de kızım var.
Ders bitiminde bir telefon kulübesine girip eşime bir moral vermeyi düşündüm. Diyecektim ki eğer yolda alan olursa otostopla gelirim. Kimse almazsa da 2 saatte filan gelebilirim.
Telefon kulübesine girdim. Bir bayan çantası vardı. Sahibine ait bir şey bulurum umudu ile fermuarını açtığımda içinin para dolu olduğunu gördüm.
15 dakikaya yakın elimde iki çanta, kulübenin önünde bekledim. Gelen giden yoktu.
Yanımdan geçen bir Alman vatandaşın yardımı ile semt polis karakoluna gittim. Durumu anlattım.
Çantayı masanın üstüne döktüler. Bayanın kimliği, anahtarı vs. Yanında 8000 mark para. Polis 800 markı bana uzattı:
“Bu senin hakkın” dedi. Almayacağımı ama bunun tutanağa yazılmasını ve tutanağın bir suretinin bana vermesini söyledim. Aynen yapıldı. Beni kendi evime arabaları ile bırakırken, teşekkür edip gittiler.
Aradan 2 yıl geçti. 1976’da görev bitti ve Türkiye’ye dönmemiz istendi. İstifa ettim ve işçi olan eşimin yanında kalma hakkını kullandım.
Buraya kadar iyi de polis bana çalışma müsaadesini verecek mi? Kime danıştımsa en az 6 ay, belki de 3 yıl beklemek zorunda kalkabileceğimi söyledi. Eşimin çalışma müsaadesi, yeni aldığım işçi pasaportumla polise giderken hayatımın en sıkıntılı saatlerini yaşadım. İçeriye evraklarımı ve çalışma müsaadesinin vermelerini içeren dilekçemi verdim.
15 dakika sonra ismim okunup çağrılınca çektiğimi bir ben biliyorum. Memur gülerek pasaportu uzattı ve çalışma müsaadesinin verildiğini söyledi ve yüzümdeki ifadeyi görünce de “oturur musunuz” dedi.
Önümdeki dosyamdan bir kâğıt çıkarıp bana uzattı. Bu 2 yıl önce bana polis karakolunda verilen tutanağın kopyası idi. Tekrar güzel bir tebessümle: “Bizim, sizin gibilere ihtiyacımız var” dedi.
Öğretmen Necmettin Çivilibal-Almanya