Teyakkuz-uyanıklık

Teyakkuz-uyanıklık




Teyakkuz kelimesini Türk Dil Kurumu “eskimiş” diye yazıyor. Güya anlamını da veriyor. Uyanıklık… Teyakkuz kelimesi uyanıklık anlamına mı geliyor? Uyanıklık kelimesi teyakkuz kelimesinin anlamıyla kıyaslandığında o kadar sıradan ve o kadar kaba ve o kadar yetersiz ki sayfalarca anlatsanız yetmez.

Burada asıl kötülük “teyakkuz” kelimesini öğrenmeyip kullanamayacak olan gençliğe oluyor. Çünkü bu ve benzeri kelimeler insana konuşma yeteneği, konuşma kabiliyeti kazandırıyor. Bu tür kelimeleri kullanabilenler karşıdakine kendini daha iyi anlatabiliyor. Daha başarılı iletişim kuruyor. Karşıdakinin ne anlattığını daha iyi anlayabiliyor.

Bunun önemi nedir? Çünkü insanlar kendilerini ifade edemezlerse öfkelenir… Çocuk kadın erkek fark etmiyor insanlar çaresiz kalınca hırsından ağlar bile… Bazen çaresiz kalınca karşıdakine saldırır. Söz ile amacını anlatamayınca eyleme yönelir. Kendini beden diliyle veya zor kullanarak ispat etmeye, amacına ulaşmaya çalışır. Konuşamayan insanlar kavga eder… Kavga edenlere dikkat edin güzel konuşmayı bilemeyenlerdir. Dilinde böylesi estetik güzel kelimeler bulunmayandır. Konuşmasını bilen kolay öfkelenmez. Derdini anlatabilen sorun yaşamaz. Kim ne kadar çok kelime bilirse o kadar kendini iyi anlatır. Bu kelimeleri “eski” diye damgalayıp kullanımdan çıkarırsanız, uydurduğunuz kelimelerle orijinal parça yerine tampon veya imitasyon parça takmış gibi olursunuz.

Teyakkuzdaki bir insan demek sadece uyumayan insan demek değildir. Hangi konuda teyakkuzda ise o konuda her an hazır durumdaki, aklından o konuyu hiç çıkarmayan insan demektir. Depreme karşı teyakkuz, savaşa karşı teyakkuz, acemi şoförün hata yapmasına karşı teyakkuz… Bunların hangisini uyanıklık olarak değerlendirebilirsiniz ki? Uyanıklık kelimesinin içinde ayrıca üçkâğıtçı, sahtekâr, hileci gibi argo anlamlar da yok mudur?

Şair ne güzel demiş: “Söz ola kese savaşı, / söz ola kestire başı” Şimdi insanlar niçin çok kavga eder oldu? Çünkü insanlara kendini ifade edecek güzel kelimeler bırakmadınız…

Selim Yavuz

 

 

ŞİİR

 

 

ÖMÜR DEDİĞİN

 

Teselli arama makamda şanda,

Gün gelir elinden çıkar bir anda.

Her sene bir yara açarak canda,

Gamlara itmekte ömür dediğin…

 

Odunu kül eden kor harlar gibi,

Güneşin düştüğü ak karlar gibi.

Suyundan tattığın pınarlar gibi,

Bak akıp gitmekte ömür dediğin…

 

Sağlığın gençliğin gülüşün vardı,

Yaşlandın saçların bir bir ağardı.

Bedeni hastalık gam keder sardı,

Terk edip gitmekte ömür dediğin…

 

Mevla’nın takdiri bir bir oluyor,

Yapraklar kuruyor güller soluyor.

Bilesin günbegün vade doluyor,

Anbean bitmekte ömür dediğin…

 

İstersen Mars’ta ol ya da ki Ay’da,

Ecelden kaçılmaz asla yok fayda.

Uyanıp tedbir al gafletten cay da,

Kaybolup yitmekte ömür dediğin.

 

Seyfettin Karamızrak

 

 

ESKİMEZ KELİMELER

 

MUHİT: İhata eden. Etrafını kuşatan, çeviren. Etraf. Çevre. Büyük deniz. Okyanus.

DİRAYET: Zekâ, bilgi. Kuvvetli tecrübe sahibi olmak. Temkin ve tecrübeye dayanan akıl.

MENFUR: Kendisinden nefret edilen, sevilmeyen. İğrenç.

RİAYET: İyi karşılamak, ağırlamak, hürmet etmek. Uymak, tâbi olmak. Otlamak veya otlatmak. Hıfzetmek, korumak.

TAHKİR: Hareket etmek. Hor görmek. Küçük görmek. Aşağı ve alçak kabul etmek.

TAHRİK: Kımıldatma. Kımıldatılma. Yerinden oynatma. Hareket ettirme. Yola çıkarma. Azdırma, kışkırtma. Uyarma. Kışkırtma.