“Hâlâ 10-15 kişilik bir ekiple Türkiye’nin her noktasında sondajlar yapan bir kişidir o…”
Yerin altından su çıkarma işinde bu toprakların en iyilerinden olan İrfan Bey, “önemli-değerli” ayrımı yapıldığında en kıymetli kişiler arasında yer alır. Yaşı 70’i geçmesine rağmen hâlâ dağ-bayır demeden haftanın 7 günü çalışır. Bu ülkenin değerini artırmak için ter döker.
O, “çalışırken dinlenen” insanlardandır. Yorulmak nedir bilmez. Kara, yavan, fakir 70’li yıllarda meslek lisesinin ağaç işleri bölümünü bitirmiştir. Kırşehir’in bozkır köylerini aşıp Ankara’ya üniversite okumak için gelir. Önce 2 yıllık bir bölüm seçer. Ancak burayı sevmez. Mühendis olmak istemektedir. Dershaneye yazılır. 1 yıl dersleri takip eder. Ancak istediği bölüme giremez. Fakat ailesine bunu söylemez. 2 yıl Ankara’da yaşar. Büyükleri onu “üniversitede okuyor” diye bilir.
İki yıl sonra köye döner. “Sağ-sol çatışmaları olduğu için okulu bırakıp geldim” der. Yaşı geldiği için paldır küldür askere alınır. Maceralı bir askerlikten sonra iş hayatına atılır. Marangozluk üzerine bir atölye açar. Ama istikrarlı bir sistem meydana getiremez…
Arada evlenmiştir. İki evladı dünyaya gelmiştir. Bir gün ani bir kararla atölyesini kapatır. Sadece bir valiz ve ailesiyle Ankara’ya iner. Çocukları terminale bırakır. Bir taksiye atlar. “Bana bir gecekondu bul kardeş” der.
Akşama doğru tek göz bir ev bulur. Bitpazarı’ndan mini tüp gaz, sünger yatak, çaydanlık, 2-3 tabak alır. Ankara’da iş aramaya başlar.
Sondaj işleri yapan bir şirkette işçi olarak başlar. İki gün sonra ailesini tek göz izbe evde bırakıp Erzurum’da sondaj işinde çalışmaya başlar.
Birkaç ay sonra Ankara’ya döner. Burada birkaç farklı işte çalışır. Bolu Dağına tünel açmaya başlayan İtalyan firmasına sondajcı olarak transfer olur. Dağlarda 15 yıl kadar çok yüksek bir aylık gelir ile çalışır…
Tünel işi bitince konfeksiyoncu dükkânı açar. Pazarlarda iç çamaşırı satar. Bu iş onu hiç tatmin etmez. Eşyaları satıp çıkar. Ardından restoran işletir. O da can sıkıcı hadiselere yol açar.
İki binlerin başından itibaren kendi sondaj şirketini kurar. Hâlâ 10-15 kişilik bir ekiple Türkiye’nin her noktasında sondajlar yapan bir kişidir o. Siyasetle, şununla bununla tembellikle işi yoktur. Hayatı belki roman olacak yoğunluktadır. Onca badireye rağmen sabrını hiç tüketmemiştir. Her zaman neşeli ve bilgedir. İnsan onunla tanışınca “ülkeye böyle değerli insanlar lazım” diyor…
Ali Özdemir