Yeniden diriliş…

Yeniden diriliş…




Hayat her zaman bizim istediğimiz gibi seyretmeyebilir. Kimi zaman bizim elimizde olanı bizden alır, kimi zaman bize en derin acıları yaşatır, kimi zaman da yaşarken ölüm hissi ile bizleri kendisine mahkûm eder.

Bu hayatta insanın her zaman bir parolası olmalıdır. Yanlış şifre girişlerine karşı kendini kapatabilen, doğrulara karşı her zaman açık bir kapı bırakabilen… Sadece sana ait olan özeline herkes kolayca ulaşamamalı… Kimi zaman sana ulaşmak adına çabalamalı kimi zaman çok istemeli kimi zaman da bunu azmi ile sana gösterebilmelidir. Ancak değişmeyen bir gerçek var ki zaman içerisinde sen istemesen de sana ait olan hayat parolasının senin iraden dışında çözülmesidir. İsteksiz misafirlerin hayatına girmesi sana acı vermesi hayatın her alanında seninleymiş gibi gözüküp aslında hiç seninle olmaması… Bu gibi durumlarda yeniden diriliş parolasının devreye girmesi bizler için tek çıkar yol olacaktır. Etrafındaki insanlar tam ‘bensiz yapamaz’ dediği anda yeniden var olabilmeyi başarabilmen, ‘benden başkasını sevemez’ dediği anda yeniden sevebilmen, ‘bensiz nefes bile alamaz’ denildiği anda hayata dönüp koca bir derin nefes alabilmen…

Hayat bizlerin istediği gibi ilerlemiyorsa bize çıkar bir yol yerine çıkmaz bir labirent sunuyorsa yeniden diriliş parolası hepimizin çıkar anahtarı olmalıdır. İşe kendini sevme ve tüm hayata karşı azim ve istekle sarılabilmek en önemli yapı taşı ve mihengimiz olmalıdır…

Çünkü bizim kültürümüzde, din ve ahlakımızda ümitsizlik yoktur… Biz yüce Allah’ın azabından korkmak ile rahmetinden ümidini kesmemek üzere yaşarız. Onun için atalarımız “gün doğmadan neler doğar” demişlerdir. “Sabah ola hayrola” demişlerdir. “Allah’tan ümit kesilmez” demişlerdir. Dolayısıyla bizim kültürümüzde inancımızda töremizde ümitsizlik karamsarlık yoktur… Yaşanmışlıklar mukadderattır…

          Mustafa Terzi

 

 

 

ŞİİR

 

 

         YANIK MANA

 

Ötelerin ötesinden bir ses bir işaret

Eyvah! Yandı akıl, tasta kızılcık şerbet

Lahzamda bir çiçek bahçesi, gül ve gonca

Açılsın perdeler heybeme, yukarıdan aşağıya

 

Ruhumda soğuk bir mevsim ve de telli düğüm

İsimsiz sokaklarda yanık bir mana gördüğüm

Gözlerim uçsuz bir nokta, içimde ilahi nur

Aç kapıyı haberci, sonsuzluk kapısına vur

 

Aynalarda yıllanmış çizikler, kemiklerde sûret

Ezelden ebede bir yol, hakikat ki ışıltılı kudret

Ufuklarda heybetli duman, gizemli ve yorgun sır

Kalbimde yeşil sancaklı emanet, kocaman asır

 

Bir zaman ki şekilsiz bir sıfat, sevimsiz siyah surat

Hayat ki bir hayal, işte gerçek kutlu nasihat

Sen ey ölüme koşan umut dolu atlı benliğim

Müjdeli bir seferdir, inci taşlı emelim…

 

                             Fatih Kaban

 

 

 

GÜZEL YURDUMUZ

 

ERZİNCAN-KEMAH: Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümünde kendi adını taşıyan bir boğazın güneybatısında yer alan engebeli bir arazide denizden 1053 metre yükseklikte kurulmuştur. Kuzeyinde Könem Dağı, güneyinde Munzur ve Mercan Dağları yer alır. Erzincan şehir merkezine 50 km’dir. Şehir merkezi ile bağlantı kara yolu ve demir yolu ile sağlanır. İstanbul-Kars arası demir yolu ilçe merkezinden geçer…

Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa ve patates olup, ayrıca az miktarda soğan, elma, ceviz, dut ve üzüm yetiştirilir. Yaylacılık yöntemi ile en çok koyun ve keçi beslenir. İlçe merkezi; Munzur Dağlarının eteklerinde Karasu Vadisinin güney kesiminde kurulmuştur. Kemah, Mengüçoğulları’nın başşehriydi. Kemah Kalesi ve Melik Sultan Türbesi ile meşhurdur. Hititler zamanında kurulan Kemah’a (kolay alınmaz) manasına gelen “Gemekha” ismi verilmiştir.

Comments are closed.