Yolunu mu şaşırdın evlât?

Rumeli fâtihlerinden Hamza Baba hazretleri zamânında bir kişi, yolculuğa çıkar.

 

Edirne’ye gidecektir.

 

Mevsim kış ve soğuktur.

 

Az sonra bir “tipi” başlar.

 

Sonra şiddetlenir!

 

Öyle ki; bir metre ilerisi görünmez.

 

Yolcu şaşırır yolunu.

 

Kalakalır olduğu yerde.

 

Çâresizdir!

 

Açar ellerini, yardım ister âlemlerin Rabbinden:

 

“Yâ Rabbî! Sevdiğin bir kulunu bana yardımcı gönder!”

 

O anda bir “atlı” belirir önünde.

 

Nûr yüzlü bir ihtiyar.

 

Göz göze gelirler:

 

“Ne o evlât, yolunu mu şaşırdın?”

 

“Evet baba.”

 

Terkiyi gösterip;

 

“Atla arkaya!” der.

 

Ve sürer atını.

 

Az sonra “Haydi in” der.

 

Ve kaybolur gözden…

 

Adam bakar etrâfına.

 

Edirne’ye gelmiştir.

 

İyi de, kimdi o ‘nûr’lu zât?

 

Belli ki, ermişlerden biriydi…

 

Ama kimdi?

 

O, bunu düşünürken karşısında bir zâtı görür.

 

Nûr yüzlü bir ihtiyar.

 

Evet o, tâ kendisi.

 

Sarılır ellerine.

 

Hamza Baba eğilir kulağına;

 

“Evlât! Sakla bu sırrı, söyleme kimseye!” buyurur.

 

O gün girer hizmetine.

 

Hayâtı değişir.

 

Ahlâkı güzelleşir.

 

Dünyâsı da kurtulur, âhireti de…


Comments are closed.