Batılı ülkeler ve onların kuklaları güçlü olursa, herkes zarar görür. Müslümanlar güçlü olursa, herkes rahat ve huzur içinde yaşar.
Hem kendi varlığımızı devam ettirmek, zulme mâni olmak, hem de insanların dünya ve ahiret saadetlerine vesile olmak için çok çalışmak ve güçlü olmak lazımdır. Güçlü olunursa harbe de gerek kalmaz, kan da dökülmez. Çünkü düşman zayıf olunca harp etmeye cesaret edemez. Güçlü olmak en kolay, en masrafsız ve en zayiatsız zafer kazanma yoludur.
Allahü teala Enfal süresi altmışıncı âyetinde mealen “Kâfirlerin hücum ve işkencelerine uğramamak, onları da ebedî saadete, mutluluğa kavuşturmak için, insan gücünün yettiği kadar durmadan çalışınız. En mükemmel harp vasıtalarını yapınız” buyurmaktadır.
İslam âlimleri buyuruyor ki;
“İslamiyet, bütün fen kollarında, ilim ve ahlâk üzerinde, her çeşit çalışmayı ehemmiyetle emretmektedir. Bir İslam şehrinde, fennin yeni bulduğu bir âlet, bir vâsıta yapılmayıp, bu yüzden bir Müslüman zarar görürse, o şehrin idarecilerini, âmirlerini, İslamiyet mesul tutmaktadır. O aleti önce Müslümanlar yapmalıdır.”
“Su uyur düşman uyumaz” demişler. Müslümanlar, başkalarından ilimde, fende ve teknolojide hep önde olmalıdır. Düşman, Müslümanların zayıf hâlini hissedince “fırsat bu fırsattır” deyip kan akıtmaya ve gözyaşı dökmeye, zulüm ve işkence yapmaya doymamaktadır.
Düşman güçten anlar. Onun için Müslüman çok çalışmalı. İçinde bulunduğumuz asrın fen ve teknolojisine ulaşmalı hatta onu da geçecek şekilde çalışmalı. Dakikalara ve saniyelere kadar vaktimizi çok iyi değerlendirmeli, boş ve faydasız şeylerle meşgul olmaktan çok sakınmalıdır.
Kur’ân-ı kerîmde, Şûrâ sûresinin yirminci âyetinde, Allahü teâlâ meâlen, (Bir kimse, dünya nimetlerine kavuşmak isterse, ona istediğini veririm. Âhiret nimetlerini isteyene de, istediğini veririm) buyurmuştur. İstemek, lâf ile olmaz. Sebebe yapışmak, yani çalışmak lâzımdır. Allahü teâlâ, dünya nimetlerine ve ahiret nimetlerine kavuşmak için çalışanlara, dilediklerini vereceğini vadediyor. Müslüman olsun olmasın, dünya nimetlerini, beğendiğim gibi çalışan herkese veririm buyuruyor. Avrupalılar, Amerikalılar, İslam düşmanları, böyle çalıştıkları için, dünya nimetlerine kavuşuyorlar. Fakat bu imkânlarını yanlış yolda kullanıyorlar ve kendilerine de insanlara da zulmediyorlar. Orta Çağ’daki Müslümanlar, İslamiyet’e uygun çalıştıkları için, asırlarca medeniyet rehberi olmuşlardı. Bugün de aynı şekilde çalışırsak aynı başarıyı elde edebiliriz.
Tarih tekerrürden ibarettir. Tarihten ibret alarak, Allahü teâlânın kullarına faydalı olmak ve dünya nimetlerine kavuşmak için hem ilim, fen ve teknolojide çalışmalıyız hem de imanımızı ve ahlâkımızı düzeltmeliyiz. Yani İslamiyet’e uymalıyız. Gençlerimizi hem iyi bir Müslüman hem de ilim, fen ve teknolojide herkesten önde olacak şekilde yetiştirmeliyiz. Batılı ülkeler ve onların kuklaları güçlü olursa, herkes zarar görür. Müslümanlar güçlü olursa, Müslümanlar da Müslüman olmayanlar da, herkes rahat ve huzur içinde yaşar.
Hülasa, çok çalışmalıyız ve elimizden geldiği kadar güçlü olmalıyız.