“Beni tanımadın değil mi?”

“Beni tanımadın değil mi?”



“Bir teyze gördüm hastanede… O bana baktı, ben de fark edip ona baktım… Ama çıkartamadım…”
 

 

Minik hastalarımız, emsalleri koşup oynarken, hoplayıp zıplarken onlar ellerinde serumla yatağa bağlı kalmaya dayanamıyordu. Âdeta ellerindeki serumu kopartmak istiyor, hırçınlaşıyor, ağlıyorlardı…

Onlar için hastane yetkililerinden ve ailelerden izin almıştım… Bazılarını tek tek bazılarını da birlikte annelerinden ayrı dolaştırıp hava almalarını sağlıyordum…

Erkek çocuklarına bazen evden oğlumun oynamadığı küçüklük oyuncaklarını götürüyordum, onlarla birlikte oynuyorduk…

Kız çocuklarına onların sevineceği ve beğeneceği şekilde toka gibi ufak hediyeler alıyordum. Yine onlarla birlikte oyunlar oynuyorduk ellerinde serumları olmadığı zamanlarda.

Onları bırakıp veda etme vaktim geldiğinde ardımdan ağladıklarını görüyordum…

Oğlum da büyüdü o arada. Yıllar bir su gibi akıp geçmişti… Ben ise zamana aldırış etmeden, bir işe yarıyor olmanın hazzıyla hastanede geçirdiğim zamanları artırmıştım belki de farkında olmadan…

Evime yürüyerek geliyor bu arada her adımda şükürler ediyordum.

Sonrasında da çok geçmedi İhlas’ta göreve başladım. Bir pazar tatilim vardı ama erkenden kalkıyor bizimkiler uyanmadan hastaneye gidiyordum. Hastane zaten erkenden ayaktaydı. Yarım gün de olsa zorlanıyordum ve tam “bırakacağım” diyecekken o anda öyle etkileyici bir olay yaşıyordum ki bırakamıyordum. Sanki “devam et” mesajı niteliğinde karşıma çıkıyordu hep bu durumlar… Böyle böyle birkaç ay daha devam ettim…

Bir arkadaşım vardı yanımda. Bir teyze gördüm hastanede… O bana baktı, ben de fark edip ona baktım… Ama çıkartamadım. Teyze dedi ki:

“Tanımadın değil mi?”

“Ne olur affedin ben çok unutkan oldum” dedim.

“Bak, dedi, bir gün sen hastaneye geldin bizimle dertleştin. Beyim çok huysuzdu, yüzü gülmüyordu, sen ona ve bana sohbet ettin, moral verdin, güzel bilgiler anlattın. Hatta bak, bu tesbih…”

Tesbihi görünce “evet” dedim “şimdi hatırladım.”

“Beyim vefat edene kadar çektim söylediğin tesbihleri. Sonra da hiç bırakmadım elimden. Beyim de senin dediklerine tam olmasa da uydu. “Şükür” diyordu en azından.

“Allah senden razı olsun” diye sarılıp beni köyüne davet ede ede bir hâl oldu teyzecik.

Sekreter olarak görev yapıyordum fakat sabah evden çıkıp akşam geç döndüğüm çok oluyordu.

Bir iki ev geçindiren kardeşim, bazı ailelerin “beraberinizde hanımefendi de olsun” dediklerinde onlar da bana rica ediyorlardı. Bizimle gelir misin? DEVAMI YARIN

Comments are closed.