“Fıkıh âlimlerine dil uzatma!..”

“Fıkıh âlimlerine dil uzatma!..”



“Ey kardeşim! İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’ye ve Onun mezhebini taklit eden fıkıh âlimlerine dil uzatmaktan kendini koru!”

 
 

İbn-i Zâhir hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. Asıl adı Muhammed bin Ahmed’dir. 602 (m. 1205)’de Erbîl’de doğup, 677 (m. 1278)’de aynı yerde vefât etti. İmâm-ı a’zam hazretleri aleyhinde konuşan birisine buyurdu ki:

“Ey kardeşim! İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’ye ve Onun mezhebini taklit eden fıkıh âlimlerine dil uzatmaktan kendini koru! Câhillerin sözlerine ve yazılarına aldanma! O yüce imamın ahvâlini, zühdünü, verâını ve din işlerindeki ihtiyâtını, titizliğini bilmeyenlere uyarak, onun delîlleri zayıftır dersen, kıyâmette onlar gibi felakete sürüklenirsin. Sen de, benim gibi, Hanefî mezhebinin delîllerini incelersen, dört mezhebin de sahih olduğunu anlarsın! Mezheplerin doğru olduğunu öğle güneşini görür gibi, açık olarak anlamak istersen, Ehlullah yoluna sarıl! Tasavvuf yolunda ilerleyerek, ilminin ve amelinin ihlâslı olmasına çalış! O zaman, İslâmiyet bilgilerinin kaynağını görürsün. Dört mezhebin de, bu kaynaktan alıp yaydıklarını, bu mezheplerin hiçbirinde, İslâmiyet dışında hiçbir hüküm bulunmadığını anlarsın.

Mezhep imamlarına ve onları taklit eden âlimlere karşı edepli, terbiyeli davrananlara müjdeler olsun! Allahü teâlâ, onları kullarına saadet yolunu göstermek için rehber, imam eyledi. Onlar insanlara Allahü teâlânın büyük ihsânıdır. Cennete giden yolun öncüleridirler.

İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe, Kâbe’de uyurken, (Yâ Ebâ Hanîfe! Bana hizmetin hâlistir. Beni iyi tanıdın. Bu ihlâsından ve marifetinden dolayı seni ve kıyâmete kadar sana tâbi olanları mağfiret eyledim) sesini işiterek uyandı. Ebû Hanîfe için ve Onun mezhebinde olanlar için, bu ne büyük bir müjdedir! Onun güzel ahlâkı ve temiz sıfatları, ancak ârif olanda ve müctehid imamlarda bulunabilir. Yetiştirdiği müctehid imamlardan ve râsih âlimlerden Abdullah ibni Mübârek ve imam-ı Mâlik ve imam-ı Mis’ar ve Ebû Yûsüf ve Muhammed Şeybânî ve imam-ı Züfer, onun yüksek mertebesinin vesikalarıdır. Mezhebi her yere yayıldı. Tâbileri çoğaldı. Çekemeyenleri türedi ise de, hepsi rezil ve perişân oldular.

Âlimler, mezhebinin usûlünü, fürûunu öğrenip, kitaplar meydana getirdiler. Naklî ve aklî delîllerini inceleyenler ve anlayabilenler, onun üstünlüğünü yazdılar.”

Comments are closed.