İhlâs sahibi nasıl belli olur?

İslam büyükleri tam bir ihlâs sahibi idiler. İlim ve amellerine riya karıştırmaktan son derece korkarlar idi. Onların bu güzel ve örnek ahlâkına, herkesin çok ihtiyacı vardır. Resulullah efendimiz riyakârların halini şöyle bildirdi: 
“Allahü teâlâ, Adn cennetini yarattığı zaman, orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiçbir beşer gönlünün hatırlamadığı nimetler yarattı. Ona Konuş! diye emretti. O da üç defa: ‘Şüphesiz mü’minler felâh bulmuştur’ dedi. Sonra şöyle konuştu: Ben cimrilerin ve mürailerin hepsine haram kılınmışımdır.” 
Vehb bin Münebbih şöyle buyurdu: “Uhrevî bir amelle dünyalığını temine çalışan bir kimsenin kalbini Cenâb-ı Hak tersine çevirir ve onu, cehennemlikler defterine yazar.” 
Süfyan-ı Sevrî buyurdu ki: “Validem bana derdi ki: Ey oğlum, ancak öğrendiğin ile amel etmeye niyetli olduğun zaman ilim edinmeye çalış. Aksi halde ilim, kıyamet günü senin üzerinde bir vebaldir.” 
Hasan-ı Basrî çok kere kendisini hesaba çekerek: “Demek sen, Allahın âbid, zâhid ve sâlih kulları gibi konuşur, fasık, münafık ve müraîlerin işi gibi iş yaparsın ha! Vallahi ihlâslı kulların sıfatı bu değildir” derdi. 
Fudayl bin İyad diyor ki: “İşlerinde son derece titiz, tel üzerinde oynayan bir cambaz gibi dikkatli olmayan bir kimse, riya çukuruna düşmekten kendini koruyamaz.” 
Zünnûn Mısrî’ye, “Kulun ihlâs sahibi kimselerden olduğu nasıl belli olur? diye sorulduğunda, buyurdu ki: “Kendisini tam manası ile tâate verip, insanların nazarında mertebe ve itibarının silinmesini severek kabul ettiği zaman.” 
Yahya bin Muaz’a, “Kul ne vakit ihlâs sahibi olabilir?” diye sormuşlar. O şu cevabı vermiştir: “Ahlâkı süt emen çocuğun ahlâkı gibi olduğu zaman. Yani kendisini öven ve yerenlere hiç aldırış etmediği vakit.”

NOT: Hakk’ın rahmetine kavuşan yazarımız Mehmet Oruç’un vefatından önce kaleme aldığı yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz.

Comments are closed.