İlk konak beşik, son konak kabir

Aydî Baba, Gâziantep velîlerindendir. 1812 (H.1227) senesinde Antep’te doğdu. İlk tahsîline bu vilâyette başlayan Aydî Baba sonra, ilim öğrenmek için, Halep, Kayseri ve İstanbul’a gitti. İlim tahsîlini tamamlayınca memleketine dönüşünde Kayseri Medresesinde bir süre müderrislik yaptı. Bir arkadaşı ile berâber İstanbul’a seyâhate gitti. İstanbul’da Kuşadalı İbrâhim Efendiye talebe oldu ve ondan icâzet, diploma aldı. İstanbul dönüşünde İki Şerefeli Câmide imâmlık yapmaya başladı. Evinin bir bölümünü tekke hâline getirerek insanlara doğru yolu anlattı. 
Aydî Baba, Allahü teâlânın aşkı ile çok güzel şiirler söyledi. Fakat cezbe hâlinde söylediği bâzı sözleri ve davranışları yüzünden tenkitlere uğradı. Bir ara Birecik’e sürgün edildi. Sonra tekrar Antep’e geldi. Dönüşünden kısa bir süre içinde 1865 (H.1282)’te Antep’te vefât etti. Eski Mezarlığa defnedildi ise de kabri sonraları kurulan Yeni Mezarlığa nakledildi.
Aydî Baba’nın, hocasının vefâtı üzerine yazdığı mersiye şöyledir:
“Şeyhim bekâya gitti ben kaldım ağlayu ağlayu/Aktıkça kan bu dîdeden sildim ağlayu ağlayu/Geldi dil deryâsı cûşa, döndüm ol demek bî-hûşa/İhtiyârsız başım taşa, çaldım ağlayu ağlayu/Arttı derdim âh ile, göz kan döker dilhâh ile/Ser-tâ-kadem eyvâh ile, doldum ağlayu ağlayu/Yandı dil nâr-i furkata, sabrolunmaz bu hasrete/Şimdi deryây-i hayrete, daldım ağlayu ağlayu/Cismim yanar bu nâr ile, gönlüm dolar bu zâr ile/Bağrım fırak-i yâr ile deldim ağlayu ağlayu/Boynum eğüp sünbül gibi feryâd edip bülbül gibi/Aydî iken ben gül gibi, soldum ağlayu ağlayu…”

HAKÎKİ VATAN…
Aydî Baba, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
“Şunu iyi bilin ki, insanlar bu âlemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakîkî vatan, ya Cennet veya Cehennem’dir. İnsanın ömrü, sefer mesâfesini teşkil eder. Yıllar konak yerleri, aylar fersahlar, günler kilometreler, nefesler metrelerdir. Yapmış olduğu iyilik, tâat ve ibâdetler azığıdır. Ömrünün en kıymetli sermâyesi vakitleridir. Şehveti ve şehevî arzuları, yolunu kesen eşkıyâdır. Kazancı ve kârı; Cennet’i ve oradaki ebedî nîmetleri elde etmek, Allahü teâlânın rızâsına ve cemâline mazhar olmaktır. Zarar ise; Cehennem’de çeşitli azaplara mâruz kalmak, Allahü teâlânın rahmet ve cemâlinden uzaklaşmaktır…”

 

Comments are closed.