“İşte Allah korkusu böyle olur dostlar!”

“İşte Allah korkusu böyle olur dostlar!”




Rebî bin Heysem, bir gün demirciler çarşısına gider. Orada körüklerin ateşleri alevlendirdiğini görünce, Cehennemi hatırlar ve düşüp bayılır!..

 

 

Rebî bin Heysem hazretleri, Tabiîn devrinde Kûfe’de yetişen büyük âlimlerdendir. Kûfeli olduğu için “el-Kûfî” de denilmektedir. Eshâb-ı kirâm’ın birçoğu ile görüşmüş, onlardan ilim öğrenip, hadîs-i şerîf rivâyetinde bulunmuştur… Onun hadîs ilmindeki üstünlüğünü ve sika (güvenilir, sağlam) bir râvi olduğunu birçok âlim haber vermiştir…

Bu mübarek zat, gözünü haramlardan o derece korur ve etrafına bakınmazdı ki; bâzıları onu kör zannederdi! Yirmi sene Abdullah İbn-i Mes’ud hazretleriyle beraber bulundu. Hatta İbn-i Mes’udun hizmetçisi onu görünce;
– Âmâ dostun geliyor, derdi.
İbn-i Mes’ud da onun bu sözüne gülerdi. Çünkü onu içeri almak için kapıyı açtığı zaman gözlerini kapamış ve başını yere eğmiş görürdü.

Rebî bin Heysem, kimseyle münakaşa etmez, kimseye kötü söz söylemezdi. Bir gün kendisine biri kötü söz söyleyince, ona buyurdu ki:
– Söylediklerini Allahü teâlâ duyuyor. Şayet ben, Cennet ile aramdaki güçlükleri aşıp Cennete girersem, senin sözlerinin bana zararı yoktur. Eğer Cennete giremezsem, söylediklerinden de kötü bir insanım!

            ***

Rebî bin Heysem hazretleri kimseye bedduâ etmezdi. O, her şeyi Rabbi’nden bilir, O’ndan gelen her şeye sabreder, tevekkülünü bozmazdı. 

Bir gün namaz kılarken yirmi bin dirhem değerindeki atının çalındığını gördü. Fakat ne namazı bozdu, ne de üzüldü. Yanında bulunanlar:

– Nasıl oldu bu iş, yazık oldu atına, diye kendisini teselli ediyorlardı.

O ise;

– Atın yularını çözerken çalan adamı görmüştüm, dedi.

Onların;

– O hâlde niçin mâni olmadınız? demeleri üzerine şu cevabı verdi:

– Atımdan daha sevimli olan bir şey ile, yâni namaz kılmakla meşguldüm. Onu kaçıramazdım!

Adamlar hırsız hakkında kötü sözler söylemeye ve bedduâ etmeye başlayınca, onlara dedi ki:

– Hayır bedduâ etmeyin. Ben atımı ona hediye ettim. Sadakam olsun…

            ***

Bir gün İbn-i Mes’ud hazretleriyle birlikte demirciler çarşısına gitti. Orada körüklerin ateşleri alevlendirdiğini görünce, Cehennem ateşini hatırlayarak düşüp bayıldı… İbn-i Mes’ud hazretleri namaz vaktine kadar başında beklediyse de, ayılmadığını görünce, onu sırtına alarak evine getirdi. 24 saat baygın kaldı. Başından ayrılmayan İbn-i Mes’ud hazretleri buyurdu ki:

– İşte Allah’tan böyle korkulur dostlar!..