Kalbin ve rûhun mahiyeti

Kalb yani gönül ve rûh için eski Yunan felsefecileri ve onların taklitçileri, bu ikisine birden Nefis demişlerdir. Hâlbuki, tasavvuf ve ahlâk bilgilerinin mütehassısı olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, nefsin, kalbin ve rûhun birbirinden farklı varlıklar olduklarını bildirmektedir. İsrâ sûresinin 85. âyetinde meâlen; (Sana rûhtan soruyorlar. Rûh, Rabbimin yarattığı varlıklardan biridir diye…

Devamını oku

Hîle eden bizden değildir

Hîle; aldatmak, yanıltmak, yapılan işi veya söylenen sözü aslından farklı göstermeye çalışmak, kısaca sahtekârlık demektir. Hîle yapmak, harâmdır, günahtır. Hele dinin emir ve yasaklarında hîle yapmak, felâket olur. Meselâ harâm olan bir şeyi helâl, helâl olanı haram yapmak, farz olan bir ibâdeti kendisine uygun gelecek şekilde değiştirerek yapmak, hak sâhibinin…

Devamını oku

İnsanın en büyük düşmanı

İyi bir insan, kendine ve başkalarına zararı olmayan kimse demektir. Allahü teâlâ, insanların iyi olmalarını, herkesin râhat yaşamalarını istiyor. Buna kavuşmak için, insanlarda kalb, akıl ve nefis yaratmıştır. İnsanın bütün uzuvları kalbin emrindedir. Nefis, bedenin muhtâç olduğu şeyleri kalbe yaptırmak ister. Akıl da, faydalı ve zararlı şeyleri birbirlerinden ayırmakta, faydalı…

Devamını oku

İslâm dînine, hurâfe karışmamıştır

Hurâfe; dîne, fen bilgilerine, akla uymayan sözler ve işler demektir. İslâm dînine, başka dinlerde olduğu gibi, hurâfeler karışmamıştır. Ancak her zaman, bütün toplumlarda olduğu gibi, Müslümanlar arasında da câhil kalmış kişilerin yanlış inanışları, konuşmaları olmuş ve olabilir. Fakat câhillerin bu yanlış inanışları ve sözleri, İslâm dininin temel kitâplarında bildirilenleri değiştirmez.…

Devamını oku

İnsan ölünce, dünya hayatı biter

Âdem aleyhisselâma, kendi neslinden gelecek olan insanlar, zerreler hâlinde gösterildi. Bunlardan bazısının Cennet, bazısının da Cehennem yolunu tercih edecekleri kendisine bildirilince, Allahü teâlâya; “Yâ Rabbî! Cehennem ehlinin ameli nedir?” diye arz etti. Allahü teâlâ da; (Bana şirk koşmak ve gönderdiğim Peygamberlere inanmamak ve onlarla gönderdiğim ilâhî kitâplarımda olan emir ve…

Devamını oku

Âhiret kazancına ihtiyaç daha çoktur

İnsanlara faydalı olan bütün sanatlar, meslekler farz-ı kifâyedir. Bunu düşünerek, her Müslümanın bir sanata yapışması, ibâdet etmek olur. Müslüman veya gayr-i müslim keşfetsin, her sanatı öğrenmek farzdır. Bunları yapabilmek için, gerekli ilimleri, dersleri mekteplerde, bu niyyetle okutmak ve okumak da hep ibâdet olur. İbâdetlerini yapan, namâzını kılan bir Müslümanın, niyetini…

Devamını oku