Namazını ayakta kılamayan hasta

Namazını ayakta kılamayan hasta



Ayakta duramayan veya ayakta durunca, hastalığının uzayacağını çok zanneden hasta, namazını oturarak kılıp, rükû için bedenini biraz eğer.

Abdülazîz el-Kınânî hazretleri büyük fıkıh âlimlerindendir. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 240 (m. 854) târihinde vefât etti. Derslerinde buyurdu ki:
Ayakta duramayan veya ayakta durunca, hastalığının uzayacağını çok zanneden hasta, namazını oturarak kılıp, rükû için bedenini biraz eğer. Sonra dikilip, sonra yere secde yapar. Kolayına geldiği gibi oturur. Diz çökmesi, bağdaş kurması, ihtibâ etmesi, yâni kaba etleri üzerine oturup kollarını dizlerinin etrâfına halka yapması câizdir. Ayakta orucu, abdesti bozulan da oturarak kılar. Bir şeye dayanarak ayakta durabilen, dayanarak kılar. Ayakta fazla duramayan, iftitâh tekbîrini ayakta alıp, ağrı hâsıl olunca oturarak devam eder. Yere secde yapmaktan âciz olan, ayakta okuyup, rükû ve secde için oturarak îmâ eder. Oturup rükû için biraz, secde için daha çok eğilir. Bedenini eğemeyen, başını eğer. Bir şey üzerine secde etmesi lâzım değildir. Bir şey üzerine secde ederse, secde için, rükûdan fazla eğilmiş ise, namazı sahih olursa da, mekruhtur. Dayanarak oturmak mümkün iken, yatarak îmâ câiz olmaz. Peygamberimiz, bir hastanın, önüne yastık koyup, yastık üzerine secde ettiğini görerek, yastığı alıp atmış. Hasta, önüne tahta koymuş. Onu da atmış ve (Müktedir isen, alnını toprağa koyarak kıl! Buna gücün yetmezse, îmâ et ve secde için, rükû’dan daha çok eğil!) buyurmuştur.
Âl-i İmrân sûresinin yüzdoksanbirinci âyet-i kerimesinin meâli, (Namazı, gücü yeten ayakta kılar. Âciz olan oturarak kılar. Bundan da âciz olan, yatarak kılar) demektir.
İmrân bin Husayn hasta olunca, Resûlullah buna, (Ayakta kıl! Gücün yetmezse, oturarak kıl! Buna da kudretin olmazsa, yan veya sırt üstü yatarak kıl!) buyurdu. Ayakta duramayan hasta, oturarak kılar. Oturamayan, yatarak kılar.
Yirmi şeyden birinin bulunması, cemaate gitmemek için özür olur:
Yağmur, şiddetli sıcak ve soğuk, canına veya malına saldıracak düşman korkusu, arkadaşlarının gidip yolda yalnız kalmaktan korkmak, havanın çok karanlık olması, fakir borçlunun yakalanıp hapis olunmaktan korkması, kör olmak, yürüyemeyecek felci olması, bir ayağı kesik olmak, hasta, kötürüm olmak, çamur, yürüyememek, yürüyemeyen ihtiyâr, nâdir bulunan fıkıh dersini kaçırmak, sevdiği yemeği kaçırmak korkusu, yolculuğa hareket hâlinde olmak, yerine bırakacak kimse bulunmayan hasta bakıcı, gece şiddetli rüzgâr, helâya gitmek için sıkışmak.

 

Comments are closed.